You are currently viewing Herkes Kendi Temposunda

Herkes Kendi Temposunda

Bisiklet grup sürüşlerinin yazılı olmayan bazı kuralları vardır. Eğer planlanan turda yokuşlar varsa, katılımcılara turun başında şu bilgiler verilir: “Şu kadar kilometreyi belirlenen hızda ve grup halinde gideceğiz. Yokuşları ise herkes kendi temposunda çıkacak, önde gidenler ileride bir köy kahvesinde, çeşme başında ya da bir benzinlikte arkadan gelenleri bekleyecek.”

Sürüş detaylarını paylaşmanın farklı nedenleri olmakla birlikte iki temel amacı vardır. İlki, katılımcıların kendi performanslarını bilerek tura katılıp katılmayacaklarına karar vermelerini sağlamak ve böylece kondisyonu birbirine yakın, uyumlu bir grupla sürüş yapmaktır. İkincisi ise yokuşta grubun dağılabileceği ve farklı küçük gruplara ayrılacağı bilinciyle, sürüşe katılanların kendilerine uygun tempoda tırmanacak kişilerle önceden iletişim kurabilmelerine imkân tanımaktır. Özellikle İstanbul’da düzenlenen uzun turlarda şehrin kuzeyindeki tenha yollar düşünüldüğünde, gruptan kopup tek başına kalmak bisikletçiler için güvenlik ve sürüş açısından riskli bir durum yaratır.

Herkes Kendi Temposunda

Oysa iyi organize olmuş gruplarda bu sorun yaşanmaz. Çünkü herkesin temposu birbirine yakındır, kimse kimseyi beklemek zorunda kalmaz. Hızlı olanlar temposunu bozmadan tırmanırlar, yavaş olanlar da grubu yavaşlatma kaygısı yaşamaz. Hatta öndekiler kendi aralarında küçük ataklarla tırmanışı daha keyifli hale getirirler. Ancak aynı koordinasyonu sağlayamayan gruplarda işler karışır. Grup temposu dağılır ve herkes kendi temposuyla ilerlemeye başlar.

Kurumsal hayatta da benzer bir durum vardır. Kâğıt üzerinde herkesin aynı hızda hareket etmesi beklenir ancak pratikte tablo biraz farklıdır. Bazı birimler projelerini çok hızlı tamamlarken, bazı süreçler doğası gereği daha yavaş ilerler. Kimi bölümler ya da kişiler sürekli öne çıkmayı arzular, kimileri ise temkinli davranarak detaylara dikkat eder, zamanı doğru sonuçlara ulaşmak için kullanmak ister.

Bu farklılıklar zamanla gerilime dönüşür. Hızlı olanlar yavaş ilerleyenleri eleştirmeye başlar, yavaş olanlar ise “işleri geciktiriyorsunuz” baskısını hissetmeye başlar. Sonuçta ekip dengesi bozulur, güven zedelenir, iş birliği zayıflar. Projeler, genellikle en yavaş birimin temposuna göre ilerlemek zorunda kalır. Bu da kaçınılmaz olarak suçlama kültürünü doğurur; motivasyon kayıpları ve bağlılık sorunları ortaya çıkar.

Stephen R. Covey’nin Güvenin Hızı kitabında belirttiği gibi, güven performansın temelidir. Güven azaldığında hız düşer, maliyet artar. Güven yükseldiğinde ise hız artar, maliyet düşer. Yani güven hem ekibin ritmini hem de işin verimliliğini belirleyen görünmez bir dinamiktir.

O halde birimler ya da kişiler arasındaki bu hız farklılıklarının nedenleri nelerdir?

Öncelikle şunu belirteyim; her yavaşlığın kaynağı tembellik değildir. Bazı süreçler işin doğası gereği uzun sürer. Bölümler arasındaki bütçe, teknoloji ve insan kaynağı farklılıkları önemli etkenlerdir. Onay mekanizmalarının fazlalığı, deneyim farklılıkları ve hatta kurum kültürü bu hız farklılıklarını besler.

Çözüm için yapılabilecekler aslında bisiklet sürüşlerindeki kurallara benzer. Grup temposunu korumak adına ara buluşma noktaları belirlemek, iş hayatında da “ara değerlendirme” veya “gözden geçirme” toplantıları şeklinde uygulanabilir. Bu duraklar, ekiplerin uyumunu ve koordinasyonunu sağlamak açısından kritiktir. Ayrıca hızlı ilerleyenlerin geride kalanları beklemek yerine onlara destek verebileceği ortamlar yaratılmalıdır. Hepsinden önemlisi, herkesin ortak hedefe odaklanmasını sağlamak gerekir. Çünkü yolun sonunda herkes aynı düzlüğe ulaşacaktır.

Burada asıl mesele, hız farklılıklarını çatışmaya değil, tamamlayıcılığa dönüştürmektir. Hızlı çalışanların enerjisi ile yavaş çalışanların -yoğunluk mazeretleri ya da isteklilik etkenleri hariç- teknik derinliği birleştiğinde ortaya sürdürülebilir bir tempo çıkar. Bu tempo, tıpkı bisiklet yarışlarındaki pelotonda olduğu gibi, tüm takımı daha ileriye taşır.

Liderlerin rolü ise bu farklılıkları fark edip dengeyi sağlamaktır. Kimin hızını düşürmesi, kimin biraz daha hızlanması gerektiğini görmek, takımın ritmini yakalamasını sağlar. Çünkü başarı, bireylerin ya da ekiplerin kendi temposunu dayatmasında değil, ortak bir ritmi paylaşabilmesinde gizlidir.

Kurumsal hayatta herkesin temposu farklı olabilir. Önemli olan, bu farkı rekabet ya da suçlama konusu yapmak değil; doğru noktalarda buluşarak aynı yönde ilerlemeyi başarmaktır.

Fotoğraf: Lukasz Nazdraczew / Red Bull Content Pool

Bir yanıt yazın