Yetenekler Sizi Hızlandırır Ancak Sonuca Ulaştırmaz

Mayıs ayında, bisiklet tutkunlarının klasik tek günlük yarışlardan sonra merakla beklediği yılın ilk büyük turu Giro d’Italia gerçekleşti. Tadej Pogacar, Jonas Vingegard, Remco Evenepoel, Mathieu van der Poel gibi yıldızların yokluğuna bile, bu büyük turdan önemli dersler çıkarmak mümkün oldu. Özellikle 20. etap, sadece bir bisiklet etabı olmaktan öte, strateji ve deneyimsizliğin bedelini gösteren bir hikayeydi. Isaac Del Toro… Del Toro, bisiklet dünyasının yıldızı kabul edilen Tadej Pogacar’ın yokluğunda takımın lideri Juan Ayuso’ya destek olması için seçilen domestiklerden biriydi. Ancak etaplar ilerledikçe Del Toro domestiklikten ziyade bir genel klasman yarışçısına dönüştü. Bisiklet tutkunları turun son etaplarına kadar onu pembe mayoyla görmeyi düşünmese de o pek çok kişiyi şaşırttı. Henüz kariyerinin başında olmasına rağmen, zorlu etaplarda pembe mayoyu korumayı başardı. Ancak yarışın kaderi, 20. etapla birlikte değişti. Son haftaya girilirken yarış liderleri domestiklerinden gerektiği gibi destek alamamaya başladı. Etaplar sertti ve favoriler yalnız yarışmak zorunda kalmıştı. Richard Carapaz ve Del Toro yarışın en kritik yokuşunda beklenen atağı yapamadılar. İki rakip…

Okumaya devam edinYetenekler Sizi Hızlandırır Ancak Sonuca Ulaştırmaz

Ekip Kültüründe Görünmeyen Emeği Görmek

Everest Dağı’nın zirvesine tırmanmak, dünyada sadece çok az insanın başarabileceği zorlu bir mücadeledir. Farklı ülkelerden gelen dağcılar, bu zorlu coğrafyada hayatta kalmak ve zirveye ulaşmak için ileri düzeyde donanıma sahip olmaları gerektiğinin farkındadır. Zirveye ulaşabilmek için aylar süren fiziksel ve zihinsel hazırlıklar yaparlar. Ancak bölgenin acımasız şartları, sert hava koşulları ve beklenmedik tehlikelerle dolu bu yolculukta, bütün bu hazırlıklar, gelişmiş teknolojiler bile yetersiz kalabilir. Bütün bu hazırlıkların arka planında, adları nadir duyulan başka kahramanlar da vardır. Şerpa’lar... Nepal’in yüksek dağ köylerinden gelen Şerpa’lar, bu zorlu coğrafyada defalarca Everest’i tırmanmış, hayatlarını riske atarak dağcıların güvenle yol almalarını sağlamışlardır. Ancak ne yazık ki, çoğu zaman bu emekleri görünmez kalır çünkü sahnedeki spot ışıkları dağcıların üzerindedir. Büyük başarıların arkasında yer alan ancak isimleri pek anılmayan, rolleri ve katkıları çoğu zaman görünmez kalan ekipler ve bireyler, yalnızca dağcılık dünyasında değil, hayatın pek çok alanında ve özellikle iş hayatında da karşımıza çıkar. Kendi uzmanlıklarında öne çıkmış insanlar kadar, geri planda kalmayı tercih eden ancak…

Okumaya devam edinEkip Kültüründe Görünmeyen Emeği Görmek

Ed Stafford’ın Doğayla Mücadelesi ve Kariyer Yolculuğundaki Adımlar

Önce Bear Grylls ardından Ed Stafford örneklerini inceleyelim. Benzer başka örnekleri olmakla birlikte bu iki isim, yaşanması zor coğrafyalarda insanın nasıl hayatta kalacağına dair programlarıyla tanınırlar. Amaçları aynı olmakla birlikte Bear Grylls’in “İnanılmaz Kurtuluş” programında hedefi, en kısa sürede hayat belirtisinin olduğu topraklara ulaşmak. Program, herhangi bir insana rastlanmasıyla sona erer; temel amaç hayatta kalmak ve bir an önce kurtulmaktır. Buna karşın “Ed Stafford ile Kurtuluş Öyküleri” belgeselinde kurgunun daha farklı olduğunu söyleyebiliriz. Stafford, hiçbir modern ekipman kullanmadan, yalnızca çekim için gerekli asgari araçlarla, doğanın acımasız koşullarında 10 gün süren hayatta kalma mücadelesi verir. Bu ekstrem deneyim, izleyicilere hayatta kalmak ile dayanıklı olmak arasındaki belirgin farkları göstermek açısından güzel bir örnektir. Ed Stafford, doğada hayatta aklama konusunda özel eğitimler almış ve deneyim kazanmış bir uzmandır. Onun 10 günlük mücadelesinde fiziksel dayanıklılığı ve teknik bilgisi büyük bir rol oynasa da bu yazıda üzerinde duracağımız asıl nokta, stratejik önceliklendirme, gelişim ve ilerlemeyi yönetme konusundaki becerilerinden hareketle, kariyerimizin evrelerini nasıl anlamlandırabileceğimizi düşünmek…

Okumaya devam edinEd Stafford’ın Doğayla Mücadelesi ve Kariyer Yolculuğundaki Adımlar

Liderlik Paylaştıkça Anlam Kazanır

Bisiklet dünyasının yakından tanıdığı isimlerden Mathieu Van Der Poel, geçtiğimiz günlerde profesyonel bisikletçilerin sıkça karşılaştığı kilo kontrolüyle ilgili dikkat çekici bir açıklama yaptı. Van der Poel açıklamasında, kariyeri boyunca kilo sorununu kafasına takmadığını belirterek, bunu tamamen genetik mirasa borçlu olduğunu ifade etti. Bu açıklama beni liderlik üzerine düşündürdü. Çünkü liderlik de kimi zaman doğuştan gelen bazı özelliklerle ilişkilendirilir. Evet, bazı insanlar daha kolay yönetir, karar alır, yol gösterir. Ama bu, diğerlerinin hiç liderlik edemeyeceği anlamına gelmez. Ne var ki, iş dünyasında halen farklı bir beklenti baskın. Geleneksel yaklaşım, liderliği öne çıkan, yolu belirleyen, vizyon koyan ve tüm sorumluluğu üstlenen yetkinlikler üzerinden tanımlıyor. Oysa bugün iş dünyasının ihtiyacı, bu tanımı yeniden değerlendirmek ve günümüz ihtiyaçlarına göre dönüştürmek. Liderlik, paylaşıldığında gerçek anlamını buluyor. Liderliği, yalnızca kişilerin sırtına yüklemek yerine, ekip içinde dağıtmak ve birlikte taşımak, geleceğin iş dünyasında çok daha sürdürülebilir sonuçlar doğurabilir. Van der Poel, Peter Sagan ve Tadej Pogacar gibi güçlü ve farklı özellikleri olan bisikletçileri düşünün. Üçü de…

Okumaya devam edinLiderlik Paylaştıkça Anlam Kazanır

Bir Teoriden Gerçeğe: Kendini Yöneten Takımların Yükselişi

Bir Teoriden Gerçeğe: Kendini Yöneten Takımların Yükselişi Aralık 2024’te yayımladığım “Endüstri Çağından Günümüze ve Gelecekte Yönetim Yaklaşımları” blog yazımda, 1960’lı yıllarda Tom Burns ve G.M. Stalker ile başlayan ve sırasıyla Alfred Chandler, Lawrence & Lorsh, Henry Mintzberg ve Chris Argyris gibi teorisyenlerin katkılarıyla günümüze kadar evrilen yönetim yaklaşımlarını ele almıştık. Bu yaklaşımları, aşağıdaki “Eski ve Yeni Yönetim ve Kültür Yaklaşımları” başlıklı tabloda detaylarıyla incelemiştik. Bu blog yazısında ise, Stream of Control yaklaşımına geçiş sürecini ele alacağız. Özellikle pandemiyle hızlanan dönüşümün, kendi kendini yöneten takımları nasıl iş dünyasının geleceğinde bir teori olmaktan çıkarıp bir gerçeklik haline getirdiğini inceleyeceğiz. Bu tür konulara ilgi duyan kişilerin sıklıkla duydukları klasik giriş cümleleri vardır. Sanayi devrimi gerçekleşti, daha önce emir-komuta zincirine dayalı organizasyonlar değişen piyasa koşulları ve artan rekabet nedeniyle kendilerini yenilemek zorunda kaldı. Bu, konuyla ilgilenen herkesin kolaylıkla ulaşabileceği genel bir bilgi. Ancak bazı teorisyenler, yalnızca bu bilgilerle sınırlı kalmayıp, organizasyon yapılarının esneklikten uzak olduğu, şeffaflık ve özerkliğin bulunmadığı dönemlerden günümüze kadar ulaşan…

Okumaya devam edinBir Teoriden Gerçeğe: Kendini Yöneten Takımların Yükselişi