Dayanıklı ve Uyarlanabilir Ekipler Nasıl Oluşur?

Bir önceki yazımda, beklenmedik krizlerin, sektördeki dalgalanmaların ve artan değişim ihtiyacının kurumlar tarafından nasıl yönetildiğini ele almıştım. Bu yazıda ise, bu tür gelişmelerin yaşandığı bir ortamda liderlerin odaklanması gereken alanlara değineceğim. McKinsey tarafından 2024 yılında yayımlanan “Developing a resilient, adaptable workforce for an uncertain future” başlıklı makalede, 21. yüzyıl liderlerinin, rotayı hızlı, etkili ve akıcı bir şekilde değiştirebilen, ilgili ve yenilikçi bir işgücüne duyduğu ihtiyaç vurgulanıyor. Liderlerin ve çalışanların yeni yetenekler geliştirmeye, uzun süredir deneyimledikleri davranış ve alışkanlıkları yeniden gözden geçirmeye açık olmaları gerektiği ifade ediliyor. İş hayatında karşılaşılan temel sorunlardan biri, çalışanların önceden deneyimledikleri ve alışık oldukları yöntemleri tercih ederek kaos ve belirsizlikten uzak durmaya çalışmaları. Bu yaklaşım, esnek ve uyarlanabilir olmayı gerektiren durumlarda yetersiz kalabiliyor. Bazı durumlarda liderler de çalışanların bildikleri yöntemleri onaylayarak bu alışkanlıkların devam etmesine izin verebiliyor. Oysa esneklik ve uyarlanabilirlik yalnızca gerekli değil, çoğu zaman birlikte ve eşzamanlı şekilde devreye girmesi gereken becerilerdir. Bu nedenle liderlerin ve ekiplerin bu iki kavramın birbirini tamamlayan gücünü…

Okumaya devam edinDayanıklı ve Uyarlanabilir Ekipler Nasıl Oluşur?

Dönüşüm Liderliği ve CTrO’lar

Değişimin yaygınlaştığı iş dünyasında, bu süreci yöneten liderlerin rolü de yeniden tanımlanıyor. Bu yazıda, CTrO’ların artan etkisini ve dönüşüm liderliğine dair yeni yaklaşımları Peloton Liderliği kitabımdaki bazı kavramlarla birlikte değerlendirmeye çalıştım. Profesyonel bisiklet yarışlarında bir takımın hedefi, mümkün olduğunca kontrollü bir şekilde pelotonun içinde kalarak ilerlemektir. Ön sıralara geçip gereksiz enerji harcamaktan tüm takımlar kaçınır. Şirketler de benzer şekilde kendi ekosistemleri içinde doğru konumlanarak ve uygun hızda hareket ederek önce mevcut pozisyonlarını korumayı, ardından büyümeyi ve karlılığı sağlamayı hedefler. Ancak bazı dönemlerde işler beklenmedik şekilde değişebilir. Sektörde dalgalanmalar, pazar veya ciro kayıpları, şirket birleşmeleri, satın almalar ya da lider değişiklikleri gibi gelişmeler, organizasyon içinde bir dönüşüm ihtiyacını gündeme getirir. Bu tür değişim ihtiyaçları uzun yıllar boyunca ya dışarıdan getirilen profesyoneller ya da kurum içinden geçici yetkilerle görevlendirilen yöneticiler tarafından “yeniden yapılanma” projeleri olarak ele alındı. Ancak zamanla bu yaklaşım yetersiz kalmaya başladı; çünkü dönüşüm artık yalnızca operasyonları değil, liderliği ve uzun vadeli sürdürülebilir anlayışı da gerektiriyor. Deloitte’un 2025 Chief…

Okumaya devam edinDönüşüm Liderliği ve CTrO’lar

Yetenekler Sizi Hızlandırır Ancak Sonuca Ulaştırmaz

Mayıs ayında, bisiklet tutkunlarının klasik tek günlük yarışlardan sonra merakla beklediği yılın ilk büyük turu Giro d’Italia gerçekleşti. Tadej Pogacar, Jonas Vingegard, Remco Evenepoel, Mathieu van der Poel gibi yıldızların yokluğuna bile, bu büyük turdan önemli dersler çıkarmak mümkün oldu. Özellikle 20. etap, sadece bir bisiklet etabı olmaktan öte, strateji ve deneyimsizliğin bedelini gösteren bir hikayeydi. Isaac Del Toro… Del Toro, bisiklet dünyasının yıldızı kabul edilen Tadej Pogacar’ın yokluğunda takımın lideri Juan Ayuso’ya destek olması için seçilen domestiklerden biriydi. Ancak etaplar ilerledikçe Del Toro domestiklikten ziyade bir genel klasman yarışçısına dönüştü. Bisiklet tutkunları turun son etaplarına kadar onu pembe mayoyla görmeyi düşünmese de o pek çok kişiyi şaşırttı. Henüz kariyerinin başında olmasına rağmen, zorlu etaplarda pembe mayoyu korumayı başardı. Ancak yarışın kaderi, 20. etapla birlikte değişti. Son haftaya girilirken yarış liderleri domestiklerinden gerektiği gibi destek alamamaya başladı. Etaplar sertti ve favoriler yalnız yarışmak zorunda kalmıştı. Richard Carapaz ve Del Toro yarışın en kritik yokuşunda beklenen atağı yapamadılar. İki rakip…

Okumaya devam edinYetenekler Sizi Hızlandırır Ancak Sonuca Ulaştırmaz

Ekip Kültüründe Görünmeyen Emeği Görmek

Everest Dağı’nın zirvesine tırmanmak, dünyada sadece çok az insanın başarabileceği zorlu bir mücadeledir. Farklı ülkelerden gelen dağcılar, bu zorlu coğrafyada hayatta kalmak ve zirveye ulaşmak için ileri düzeyde donanıma sahip olmaları gerektiğinin farkındadır. Zirveye ulaşabilmek için aylar süren fiziksel ve zihinsel hazırlıklar yaparlar. Ancak bölgenin acımasız şartları, sert hava koşulları ve beklenmedik tehlikelerle dolu bu yolculukta, bütün bu hazırlıklar, gelişmiş teknolojiler bile yetersiz kalabilir. Bütün bu hazırlıkların arka planında, adları nadir duyulan başka kahramanlar da vardır. Şerpa’lar... Nepal’in yüksek dağ köylerinden gelen Şerpa’lar, bu zorlu coğrafyada defalarca Everest’i tırmanmış, hayatlarını riske atarak dağcıların güvenle yol almalarını sağlamışlardır. Ancak ne yazık ki, çoğu zaman bu emekleri görünmez kalır çünkü sahnedeki spot ışıkları dağcıların üzerindedir. Büyük başarıların arkasında yer alan ancak isimleri pek anılmayan, rolleri ve katkıları çoğu zaman görünmez kalan ekipler ve bireyler, yalnızca dağcılık dünyasında değil, hayatın pek çok alanında ve özellikle iş hayatında da karşımıza çıkar. Kendi uzmanlıklarında öne çıkmış insanlar kadar, geri planda kalmayı tercih eden ancak…

Okumaya devam edinEkip Kültüründe Görünmeyen Emeği Görmek

Ed Stafford’ın Doğayla Mücadelesi ve Kariyer Yolculuğundaki Adımlar

Önce Bear Grylls ardından Ed Stafford örneklerini inceleyelim. Benzer başka örnekleri olmakla birlikte bu iki isim, yaşanması zor coğrafyalarda insanın nasıl hayatta kalacağına dair programlarıyla tanınırlar. Amaçları aynı olmakla birlikte Bear Grylls’in “İnanılmaz Kurtuluş” programında hedefi, en kısa sürede hayat belirtisinin olduğu topraklara ulaşmak. Program, herhangi bir insana rastlanmasıyla sona erer; temel amaç hayatta kalmak ve bir an önce kurtulmaktır. Buna karşın “Ed Stafford ile Kurtuluş Öyküleri” belgeselinde kurgunun daha farklı olduğunu söyleyebiliriz. Stafford, hiçbir modern ekipman kullanmadan, yalnızca çekim için gerekli asgari araçlarla, doğanın acımasız koşullarında 10 gün süren hayatta kalma mücadelesi verir. Bu ekstrem deneyim, izleyicilere hayatta kalmak ile dayanıklı olmak arasındaki belirgin farkları göstermek açısından güzel bir örnektir. Ed Stafford, doğada hayatta aklama konusunda özel eğitimler almış ve deneyim kazanmış bir uzmandır. Onun 10 günlük mücadelesinde fiziksel dayanıklılığı ve teknik bilgisi büyük bir rol oynasa da bu yazıda üzerinde duracağımız asıl nokta, stratejik önceliklendirme, gelişim ve ilerlemeyi yönetme konusundaki becerilerinden hareketle, kariyerimizin evrelerini nasıl anlamlandırabileceğimizi düşünmek…

Okumaya devam edinEd Stafford’ın Doğayla Mücadelesi ve Kariyer Yolculuğundaki Adımlar