Z Kuşağının Geleceğini İnşa Etmek

Z Kuşağı ve Geleceğin İş Dünyasının Yönetimi PwC tarafından yayınlanan “Geleceğin İş Gücü 2030” raporu, şirketlerin nasıl bir gelecek inşa etmek istediklerine ve bu gelecekte nerede konumlanmayı amaçladıklarına dair önemli öngörüler sunuyor. Bu rapor, aynı zamanda 2030 yılına yönelik “Dört Çalışma Dünyası” kavramını geliştirirken, geleceğe en iyi şekilde nasıl hazırlanabileceğimizi de inceliyor. 2025 yılına yaklaşırken, raporun öngördüğü değişimlerin etkilerini hissetmeye başladığımızı söylemek mümkün. Raporun geneline bakıldığında bu dört dünya arasında keskin bir ayrım olmadığından bahsedebiliriz. Buradaki asıl konu, bu dünyaların tümünde dengeli bir şekilde var olabilmek. Bu dinamikleri anlamak ise özellikle insan kaynakları yöneticileri ve iş dünyasının liderleri için, geleceğin iş ortamına nasıl uyum sağlayacaklarını görebilmeleri açısından kritik. Özellikle Z kuşağının yönetimi, bu dengeyi sağlamada önemli bir rol oynayacak. Kişilerin yönetiminden nesillerin yönetimine giden yolda farklı beklentileri ve davranışları yönetmek iş dünyasının liderleri için büyük bir zorluk olduğu kadar, aynı zamanda önemli fırsatlar da sunuyor. Z Kuşağı ve Dört Çalışma Dünyası Z kuşağının teknolojinin gücünü kullanarak iş dünyasının dokusunu…

Okumaya devam edinZ Kuşağının Geleceğini İnşa Etmek

Hiyerarşik Yapılarda İknanın Engellerini Aşmanın Yolları

Hiyerarşik Yapılarda İknanın Engellerini Aşmanın Yolları Liderlik dünyasında pek çok farklı yaklaşım ve yöntem bulunuyor ve çalışma koşulları ile anlayışlar değiştikçe liderlikle ilgili yeni yaklaşımlar da ortaya çıkıyor. Bu yaklaşımların temel amacı, çalışanların beklentilerini doğru anlayan, onları dinleyen ve rehberlik eden bir liderlik anlayışı geliştirmek. Ancak, bu yazıda yeni nesil liderlik yaklaşımlarına değinmektense, yıllardır organizasyon yapılarında etkisizliğe ve verimsizliğe neden olan hiyerarşik yönetim modeline dikkat çekmek istiyorum. Zira bu modelde köklü bir değişim yapılmadıkça ya da yerine daha etkili bir model geliştirilmedikçe, kalıcı ve sağlıklı çözümler üretmek mümkün olmayacak gibi görünüyor. Günümüz iş dünyasında beklentileri karşılayamadığını düşündüğüm hiyerarşik yapıların en büyük sorunlarından biri de çalışanların ikna edilme süreçlerinin zayıflamasına yol açmasıdır. Özellikle Z kuşağı gibi yenilikçi ve bağımsız düşünceyi önemseyen çalışanların ikna edilmesi farklı yetkinlikleri ve bakış açılarını gerektiriyor. Hiyerarşik yapıyla yönetilen organizasyonlarda, yöneticiler unvanlarının sağladığı güce dayanarak ekiplerini kendi bildikleri yolda ilerlemeye zorlayabiliyor. Bu kişiler kendilerinin yöneten kişilerden nasıl bir yönetim yaklaşımı gördüyse, ekiplerine de aynı şekilde davranma…

Okumaya devam edinHiyerarşik Yapılarda İknanın Engellerini Aşmanın Yolları

Z Kuşağı ve Değişen Liderlik Anlayışı

Z Kuşağı ve Değişen Liderlik Anlayışı Yakın çevremle bisiklet turlarım üzerine yaptığım sohbetlerde, benim gibi X kuşağından olanlar ile özellikle gençlerin bu turlara bakış açısındaki farklılıklar dikkatimi çekmeye başladı. Benim jenerasyonum sıklıkla “Kaç km sürdün? ya da “Kaç kalori yaktın?” gibi performans odaklı sorular sorarken, Z kuşağı gençleri bu deneyimin çevresel etkileriyle daha fazla ilgileniyor. Onlar için bisiklet sürmenin karbon emisyonunu nasıl etkilediği, doğaya ne gibi katkılar sunduğu ön planda. Bir arabanın atmosfere kilometre başına yaklaşık 120-150 gram CO2 saldığı düşünüldüğünde, Z kuşağının çevreye olan duyarlılığını anlamak zor değil. Bu küçük fark bile, Z kuşağının geçmiş kuşaklara göre çok farklı bir perspektifle dünyaya baktığını gösteriyor. X kuşağı olarak biz, bireysel performansa ve hedeflere odaklanırken, Z kuşağı bir eylemin dünyaya nasıl bir katkı sunduğunu sorguluyor. Onlar için bireysel ya da finansal başarı, dünyaya katkı sağlamıyorsa eksik kalıyor. Z kuşağı iş dünyasında gittikçe daha fazla yer alıyor ve kendine özgü bir yaklaşımla hareket ediyor. Geçmişte kar ve hedef odaklı liderlik ön…

Okumaya devam edinZ Kuşağı ve Değişen Liderlik Anlayışı

Peloton Liderliği ile Organizasyonel Miyopi’den Korunmak

Peloton Liderliği ile Organizasyonel Miyopi’den Korunmak Önceki yazımızda organizasyonel amaçlara giden yolun, çalışanların ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak bir kültürden geçtiğini aksi halde çalışanların kendilerini değersiz hissetmeleri halinde önemli detayları kaçırabildiklerini ve bu durumun şirketlerde Organizasyonel Miyopi’ye sebep olduğu gerçeğinden bahsetmiştik. Bu yazımızda, Organizasyonel Miyopi’nin tanımından, organizasyona verdiği olumsuz etkilerden ve Peloton Liderliği’nin bu sorundan kurtulmada nasıl etkili olabileceğinden bahsedeceğiz. Organizasyonel Miyopi, bir organizasyonun yalnızca kısa vadeli hedeflere odaklanarak uzun vadeli fırsatları ve tehditleri göz ardı etmesi durumudur. Bu sorunun meydana geldiği kuruluşlarda inovatif düşünce körelir, müşteri ve pazar beklentilerine geç tepki verilir ve böylece rekabet avantajı kaybolur. Geçmişte kendi alanında güçlü markaların yalnızca finansal sonuçlara, mevcut operasyonların verimliliğine odaklanıp geleceğin risklerini göremediklerini deneyimledik. Kodak, Nokia, Palaroid gibi şirketleri Organizasyonel Miyopi’nin en bilinen kurbanları olarak değerlendirmek mümkün. Miyopik yaklaşım; kurumlara finansal, verimlilik, rekabet gibi problemler yaşatmasıyla birlikte aynı zamanda takım çalışması ve iş birliğine de zarar veriyor. Kısa vadeli hedeflere odaklanmak, günlük operasyonlarla meşgul olmak kurumlarda ister istemez stratejik düşünceyi…

Okumaya devam edinPeloton Liderliği ile Organizasyonel Miyopi’den Korunmak

Organizasyonel Amaçlar ve Peloton Liderliği

Organizasyonel Amaçlar ve Peloton Liderliği Organizasyonel amaçlar, bir şirketin varoluş nedenini ve gelecekte ulaşmak istediği hedefleri belirleyen rehberlerdir. Bu amaçlar hem organizasyonun ve hem de çalışanların yönünü tayin eder, stratejilerin çalışanlar tarafından sahiplenilmesine ve çalışan bağlılığının güçlenmesine yardımcı olur. Günümüz iş dünyasında organizasyonel amaçlar, yalnızca organizasyonların pazardaki rekabet avantajı ve finansal başarıları ile sınırlı kalmıyor; aynı zamanda topluma fayda sağlama ve sürdürülebilirlik gibi değerleri de kapsıyor. Yeni kuşak, çalıştıkları organizasyonların sosyal sorumluluklarını yerine getirmesini, çevresel sürdürülebilirliği diğer kuşaklara göre daha fazla önemsiyor. İklim değişikliği şüphesiz bunun en büyük nedenlerinden biri. İklim değişikliğini hep gelecek kuşakların sorunu gibi görüyoruz. Ancak dünya genelindeki ısınmanın 1.45 dereceye ulaştığı ve uzmanların 2 dereceye yalnızca 20 yıl kaldığını belirttikleri bir dönemde, yeni kuşağın çevresel kaygıları daha belirgin hale geliyor. Önceki kuşağın emekliliğin hayal ettiği yaşam yerlerinde hava sıcaklığı her yıl rekor tazeliyor. Yağışın azlığı neticesinde ortaya çıkan kuraklık tehlikesi de gelecekteki en önemli tehditlerin başında geliyor. Yağışın az olduğu bölgelerde su sorunu yaşanıyor. Bu…

Okumaya devam edinOrganizasyonel Amaçlar ve Peloton Liderliği